Eylül 2022 Kitap Bülteni
Eylül 2022 | Sayı 16 | Sayfa 06
Mustafa Özaydın

Kitap Bülteni

Cenup - Carlos Fonseca

Bıraktığımız izler, sildiğimiz izler ve yeniden inşa etmeye çalıştığımız izler üzerine bir anlatı.

Modernitenin ezici hızına ve barbarlığına teslim olmayı inatla reddeden kahramanların izini süren ekolojik bir roman Cenup. Günümüzdeki yabancı düşmanlığının kökenlerini kazıp çıkarma peşinde Latin Amerika’nın zorlu coğrafyasında güneye doğru bir yolculuğa çağırıyor okuru: Guatemala’nın harap olmuş topraklarından, Nietzsche’nin kız kardeşinin Paraguay’da kurduğu Yahudi aleyhtarı komün Yeni Almanya’dan geçip Amazonlara varan uzun bir yolculuğa...

Sözcüklerin ve imgelerin toplamından inşa edilen bu çok katmanlı roman, kaybın acısı, dillerin ve anıların silinişi, bellek ve yazı ihtiyacı ve küreselleşmenin tehlikelerine dair büyüleyici bir anlatı.

Kitaptan Okuma Parçası: Birinci Bölüm, Şahsi Bir Dil, s. 13-14

Daha önce çölde hiç bulunmamış, ama çölleri sık sık düşlemişti. Bu yüzden, şu anda elinde tuttuğu kartpostala her baktığında ilk içgüdüsü, orada kurak düzlüğün resmini görmek oluyor. Fotoğrafın siyah beyaz olmasının önemi yok. Kumun değişik renk tonlarını, havadaki yeknesaklığı, boşluk hissini hayalinde canlandırıyor. Resimde kimse yokmuş gibi görünüyor, on-on bir muntazam çizgi var sadece; onları zihninde hemen eski bir madenci kasabasının ıssız sokaklarına dönüştürüyor. Kartın kenarlarındaki beyaz tümsekleri görüyor, bulut olduklarını düşünüyor. Ama sonra emin olamıyor.

Tekrar baktığında beyaz lekeler hafifliklerini kaybediyor ve tuz tepelerine benzemeye başlıyor. Hemen ardından da düzlük devasa bir tuzlaya dönüşüyor. Düzlüğün üzerinde görülen çizgiler, metruk fabrikadan güherçile dolu vagonların taşındığı yolların izleri; hayal gücünün son bir hamlesiyle fabrika ona kraterleri, vadileri, arkaik geometrileriyle ayın engebeli yüzeyini çağrıştırmaya başlıyor. Ancak o zaman, hayal gücü sınıra vardığında zaten bildiği şeyi hatırlıyor: Baktığı şey kirli bir camın fotoğrafı sadece; az önce çöl, tuzla, sonra da ayın yüzeyi zannettiği yerde tozdan başka şey yok.

Kartpostalı ilk gördüğünde birkaç ay önce izlediği bir röportajı hatırlamıştı. Tesadüfen denk geldiği çağdaş turizm konulu belgeselin son görüntüleri onu büyülemişti. Bu son sekansta dış ses mekânın tarihini anlatırken bir drone, Uyuni tren mezarlığının altın sarısı düzlükte çizdiği manzarayı tepeden görüntülüyordu. Kamera düzlükte ağır ağır ilerliyor ve Bolivya’nın ilk demiryolu hattının yıkıntıları çıkıyordu ortaya. Şanlı bir geçmişi çağrıştırmakla birlikte, şu anda platonun üzerinde ayaza hapsolmuş hurdalar misali paslanmakta olan, terk edilmiş dört bin lokomotif iskeleti. Belgeselin anlatıcısı, üç küsur kilometre boyunca uzanan sıra sıra hayalet vagonların üstündeki grafitileri ironiden yoksun olmayan bir tonda, ağır ağır okuyordu: “Hayat böyle.” “Kalkınma burada yatıyor.” O devasa enkaz yığınlarının arasında, her gün mezarlığı ziyaret eden yüzlerce turistin kumdaki karıncaları andıran siluetleri seçiliyordu. Kamera hac sahnesini gösterdikten sonra yoluna devam edip mezarlığı geride bırakıyordu. Anlatıcı susuyor ve belgesel noktalanıyordu. Jenerik akarken video devam ediyor ve yazıların berisinde aşı boyası tonlarının yerini tuzlanın beyazı alıyordu.

Şu anda çölde olan kendisi, ama aynı kartpostala bakmaya devam ediyor. Yatağa uzanmış, geceye sırtını dönmüş, kartın arkasını çeviriyor. Eserin ve sanatçının adını okuyor: Elevage de poussière,* Man Ray, 1920; üzerleri ince kırmızı bir çizgiyle çizilmiş. Yerine Humahuaca, Arjantin yazılmış. Eseri dönüştüren basit bir hareket. Bir manzara nihayet karşısındayken onu hayalinde canlandırmanın tuhaf olduğunu düşünüyor.

*Fr. Toz üretimi. –ç.n.

Cenup - Carlos Fonseca

Tuvofi - Cihan Kılıç

Tuvofi henüz 22 yaşında, üniversiteyi bitirmek üzere olan başarılı bir gençtir. Ancak eğitimini aldığı mesleğin değil başka bir dünyanın, daha renkli bir hayatın hayallerini kurmaktadır. Kahramanımız bu yolda birçok engelle karşılaşacak olsa da başına gelen kötü olayların değiştiremediği ruh güzelliği, iyiliği ve vicdanı ona kendisi için doğru olanı bulmakta yardımcı olacaktır…


Öksüz Fırın - Rob Davis

HAVA SAATİ, “SAATİ BIÇAK GEÇİYOR,” DEDİ. BEN DE BABAMI KULÜBEYE ZİNCİRLEDİM. Scarper Lee’nin dünyasında anne babalar çocuk yapmıyor – çocuklar anne babalarını yapıyorlar. Scarper’ın babası onun için gurur kaynağı ve kendisi pirinçten yapılma bir gereç, annesi ise bakalit bir saç kurutma makinesi. Bu tuhaf dünyada göktenbıçaklar yağıyor ve ev aletlerinin ruhları var. Ayrıca insanlar doğumgünlerini değil ölümgünlerini biliyorlar. Lise öğrencisi Scarper’ın önünde üç haftası var. Ölümgünü yaklaşırken sıkıcı hayatından vazgeçmek ve bilinmeze atılmak zorunda kalacak; dostlarıyla olan bağları sınanacak ve bu karanlık dünyadaki otoriteye çaresizce baş kaldıracaklar. Bu rahatsız edici ve özgün büyüme hikâyesinde Rob Davis, çarpık bir gençlik manzarasını ve aslında bizimkinden çok da farklı olmayan bir dünyayı resmediyor. “İnanılmaz bir tınısı ve mutlak, esrarengiz güzelliği olan bir grafik roman; ayni anda hem bir büyüme hem de başa çıkma öyküsü.” –The Library Journal “Tuhaf dünyası sizi içine alıyor ve karakterleri ilginizi çekiyor, hem dünya hem karakterler o kadar canlı ki ortaya olağanüstü bir iş çıkıyor.” –SFX “Yeniliklerle dolup taşıyor. Davis okul macerası masalını altüst edip derinleştirerek insanın kaderinden kaçıp kaçamayacağını soruyor.” –The Independent

Öksüz Fırın - Rob Davis kitap kapağı

Bir Anının Anatomisi - Javier Cercas

Bir Anın Anatomisi, İspanya’nın yakın tarihindeki kritik bir anı ele alan kurmaca dışı bir roman. Bu an, 23 Şubat 1981’de, Franco’nun ölümünden 6 sene sonra, 40 yıllık bir diktatörlüğün ardından İspanyol demokrasisinin ikinci başkanı seçilirken vuku buluyor. Bu an, askerlerin, darbecilerin, Frankocuların darbe yapmak amacıyla Temsilciler Meclisi’ne girdikleri ve ateş ederek tüm milletvekillerine yere yatmalarını emrettikleri an. Tüm milletvekilleri bu emri yerine getirdi, üç kişi hariç. Bu üç kişiden biri hükümetin lideri ve demokrasiye geçisin mimarı, ikincisi Komünist Parti’nin genel sekreteri, üçüncüsü ordu komutanıydı. Bu kitap işte bu anı, bu 3 isyankâr insanın ‘Hayır’ diyerek koltuklarından ayrılmamasını konu alıyor.” Javier Cercas (Everest Yayınları’na verdiği röportajdan)

“Çağdaş İspanyolca edebiyatın şaheserlerinden biri.” Alberto Manguel

Bir Anının Anatomisi - Javier Cercas

A Companion to Marx’s Grundrisse - David Harvey

“Marx'ın Kapital'i İçin Kılavuz” kitabının yazarı David Harvey’nin yeni kitabı Marx’ın Grundrisse’si için Kılavuz yayınlandı, Türkçesini ise şimdilik bekliyoruz.

ABOUT A COMPANION TO MARX’S GRUNDRISSE

David Harvey tackles Marx’s notebooks that have spawned wide-ranging and raging controversies

When leading scholar of Marx, Roman Rosdolsky, first encountered the virtually unknown text of Marx’s Grundrisse – his preparatory work for his masterpiece Das Capital – in the 1950s in New York Public Library, he recognized it as “a work of fundamental importance,” but declared “its unusual form” and “obscure manner of expression, made it far from suitable for reaching a wide circle of readers.”

David Harvey’s Companion to Marx’s Grundrisse builds upon his widely acclaimed companions to the first and second volumes of Capital in a way that will reach as wide an audience as possible. Marx’s stated ambition for this text – where he was thinking aloud about some of possible metamorphoses of capitalism – is to reveal “the exact development of the concept of capital as the fundamental concept of modern economics, just as capital itself is the foundation of bourgeois society.” While respecting Marx’s desire to “bring out all the contradictions of bourgeois production, as well as the boundary where it drives beyond itself,” David Harvey also pithily illustrates the relevance of Marx’s text to understanding the troubled state of contemporary capitalism.

A Companion to Marx’s Grundrisse - David Harvey

Başkent - Robert Menasse

Aslında Başkan yokmuş gibi düşün. Jacques Delors’dan bu yana bir daha hiç başkan olmadı! Ondan sonra gelenlerin hepsi kuklaydı. İplerini oynatan da Kabine. Avrupa Birliği’nin kalbi Brüksel’de kesişen yollar, çığırından çıkan olaylar ve kaderin cilveleri. Örtbas edilen siyasi bir cinayet, inancı sınanan bir katil, büyükbabasının direnişçi ruhuna sahip çıkan bir komiser, geçmişlerinin gölgesindeki eurokratların sürtüşme ve entrikaları, ortak Avrupa inancından vazgeçmeyen emekli iktisat profesörünün veda eylemi. Başkahramanı AB olan Başkent’in sokaklarındaysa başıboş bir domuz ve Auschwitz’in hayaleti geziniyor. Robert Menasse, uluslararası bürokrasi çarklarını ustalıkla hicvettiği romanında devirler, uluslar, kaderler ve duygular arasında geniş bir yay çiziyor.

“Robert Menasse, Başkent’te suç romanı ile toplumsal roman arasında gerilmiş yüksek bir tel üzerinde dengede duruyor...” Süddeutsche Zeitung

“Zarif bir üslupla kaleme alınmış, muhteşem kurgulanmış, kara mizahıyla düşünmeye sevk eden bir roman.” Andreas Isenschmid, Die Zeit

Başkent - Robert Menasse

Fakirlik Edebiyatı - Flann O’Brien

“Hakiki bir mizah duygusuna sahip, gerçek bir yazar.”
-James Joyce

Fakirlik Edebiyatı, Flann O’Brien’ın Myles na gCopaleen mahlasıyla 1941 yılında İrlandaca kaleme aldığı, kırsaldaki İrlandalıların yaşantısını hicvettiği ve yıllarca daha bilindik eserlerinin gölgesinde kalsa da yazarın mizah duygusunun hiç eksik olmadığı bir roman. Kitap, İrlanda’nın batısında, insanların yalnızca patatesle beslendiği ve evlerini domuzlarla paylaştığı Corkadoragha adında hayali bir köyde, hiç durmayan sağanak altındaki açlık ve sefaleti anlatır. Kitabın kahramanı Bonaparte O’Coonassa, dedesinin kendisine yol göstermesiyle hayata atılır. Daha küçük bir çocukken, “Gerçek İrlandalıların kaderi (kitapların söylediğine göre) her daim böyle olmuştur; yol boyunca doğuya ilerlerken vadinin kıyısında, küçük, kireç beyazı bir evde yaşamak da bu dünyada benim için güzel şeylerin olamayacağının doğduğumda bana sunulan kanıtıydı,” diyen O’Coonassa, İrlandalıların kaderinden kaçabilecek midir yoksa ona boyun mu eğecektir?

“Fakirlik Edebiyatı, çılgın komedisinin yanı sıra korkunç bir kötülük de barındırıyor. Aklıma gelen yazarlar içinde sadece O’Brien’ın dehası bu nitelikleri bu kadar iyi sentezleyebilir.”
-Evening Standard

Fakirlik Edebiyatı - Flann O’Brien